Doğada yaklaşık 3,000 mineral vardır. Bunları nasıl tanıyabiliriz? Mineraller kendilerine özgü kimyasal yapıları ve yapılarındaki atomların kendilerine özgü üç-boyutlu düzenlenişiyle birbirlerinden ayrılırlar. Bu farklılıklar çeşitli fiziksel özelliklerle sonuçlanır. Mineralin nasıl göründüğünü, nasıl kırıldığını, çizilmeye ne ölçüde mukavemet ettiğini, nasıl koktuğunu ve tadının nasıl olduğunu v.s. belirleyen fiziksel özelliklerdir bunlar. Bütün bu özelliklerin hepsi ayırdedicilik yönünden aynı ölçüde kullanışlı değildir. Daha önce hiç görmediğiniz bir yolcuyu karşılamaya havaalanına gittiğinizi düşünün. Elinizde sadece bu yolcuyu en son 25 yıl önce görmüş birinin tarifi var. Hangi tarif özellikleri en çok işinize yarar? Boy? Kilo? Saç rengi? İnsanın kimi özellikleri zaman içerisinde değişir, ama kimileri de, örneğin göz rengi ve kafa biçimi gibi, değişmeden kalır.
Aynı durum mineraller için de geçerlidir. Bazı özellikler hiçbir zaman değişmez. Bunlar bir minerali tanımlamada en kullanışlı olanlardır ve bunlara tanımlayıcı özellikler denir. Diğerleri, tıpkı bir insanın kilosu gibi, (zaman içerisinde değil ama aynı mineralin farklı türleri arasında) büyük farklılıklar gösterebilir.
Renk
Bir mineralin rengi en belirgin özelliklerden biridir. Renk bir mineralin kimyasal bileşiminden kaynaklanır. Ve iç yapıda katışkılar [impurities], çatlaklar ve hasarlar bulunabilir. Ne var ki, her ne kadar renk bir minerali saptamada en kolay fiziksel özellik olsa da, maalesef belli bir minerali karakterize etmeye yardımcı olmada en kullanışlı özellik değildir.
Bazı mineraller kendilerini tanılayabileceğimiz tek bir renktedir, örneğin kükürtün sarı rengi böyledir. Yine, her ne kadar çoğu mineral renk yönünden çeşitlilik gösterse de çok azının rengi florit mineralinde olduğu gibi bütün renk spektrumuna yayılır. Sıklıkla belli bir mineralin renk çeşitliliği tutarlı bir şekilde ya açık renklidir (beyaz, taba, pembe, sarı) ya da koyu renklidir (gri, siyah, mavi, yeşil).
Mineraller niçin renklidir?
Minerallerin rengi demir veya kromiyum gibi ışık spektrumunun kimi kısımlarını güçlü bir şekilde soğuran belli atomların varlığından kaynaklanır. Demir içeren olivin minerali yansıttığı yeşil renk dışındaki bütün renkleri soğurur ve böylece yeşil renkli olarak görünür. Bütün doğal mineraller aynı zamanda küçük miktarda katışkılar [impurity] içerir. Korundum gibi bazı mineraller renklerini bu katışkılardan alırlar. Safir olarak bilinen mavi korundum katı kristal içerisinde küçük miktarlarda demir ve titanyum çözüldüğünde oluşur. Sonunda bazı kristaller renklerini büyüme kusurlarından alırlar. Dumanlı (siyah) kuvars bunun iyi bir örneğidir. Büyüme kusurları ışığın kristalden geçişine engel olur ve böylece kristalin koyu ve neredeyse siyah görünmesine sebep olur.
Çizgi rengi
Bir mineral toz haline getirildiğinde elde edilen renge mineralin çizgi rengi [streak] adı verilir. Mineralin ezilerek toz hale getirilmesi kusurların ve yapısal bozuklukların bazı etkilerini ortadan kaldırır ve böylece bazı minerallerin daha iyi tanılanabilmesini sağlar. Çizgi rengi herhangi bir mineralin çekiçle ezilip toz haline getirilmesiyle elde edilebildiği gibi, mineralin sadece sert ve mat bir porselen yüzeye sürtülmesiyle de elde edilir. Porselen yüzey üzerinde kalan tozun rengi mineralin çizgi rengidir. Bazı minerallerin renkleriyle çizgi renkleri aynıdır. Ama kimi minerallerde çizgi rengi mineralin renginden oldukça farklıdır. Örneğin gümüş rengindeki hematit mineralinin çizgi rengi kızıl-kahverengidir.
Parlaklık
Bir mineralin yüzeyi ışığı yansıttığı ölçüde parlaklık [luster] kazanır. Mineraller parlaklık yönünden metalik, topraksı, mumsu, yağlımsı, camsı, ışıltılı olarak adlandırılır. İlk başta mineralleri en azından metalik ve metalik-olmayan parlaklıktaki mineraller biçiminde ayırmak yeterli olacaktır. Metalik parlaklık, bir otomobil üzerindeki parlak krom tampona benzer parlak, opak bir görünüme sahiptir. Diğer bütün yarı-saydam veya saydam camsı, ışıltılı parlaklıklarla birlikte, mat, topraksı, mumsu ve reçinemsi parlaklıklar metalik-olmayan biçiminde gruplandırılır.
Dilinim/Çatlak
Bazı minerallerde, atom katmanları arasındaki belli doğrultularda dizilmiş bağlar diğer katmanlardaki bağlardan daha zayıftır. Bu durumlarda, düz yüzeyler boyunca bu zayıf bölgelere paralel olarak kırılmalar oluşur. Bazı minerallerde tek bir dilinim yönü vardır ama iki, üç, dört, beş veya altı dilinim yönü olan mineraller de vardır. Birden fazla dilinim yönü var ise sonuçta ortaya çıkan dilinim yüzeyleri arasındaki açısal ilişkiyi saptamak önemlidir. Farklı minerallerde dilinim yönlerinin kesiştiği açı dik, dar veya geniştir.
Bir mineralde dilinim varsa, genellikle çok sayıda dilinim yüzeyine sahiptir ama bunların çoğu genelde birbirine paraleldir. Birbirine paralel yüz dilinim yüzeyi tek bir dilinim yönü olduğunu gösterir, çünkü bunların hepsi aynı zayıf bağ zonuna paraleldir. İki ya da daha fazla dilinim yönü olan minerallerin, büyüteçle bakıldığında, genellikle "merdiven basamağı" görünümü vardır.
Mineraller konusunda deneyimli olmayan biri için dilinim ile kristal yüzlerini birbirinden ayırdedebilmek zor olabilir. Sonuçta her ikisi de düz ve düzlemsel yüzeylerdir. İki ipucu aradaki ayrımı anlamayı kolaylaştırabilir: (1) Eğer bir mineralin dış yüzeyinde donukluk veya alterasyon var ise kristal yüzeyler donuklaşmış veya mat olacaktır; eğer dilinim yüzeyleri varsa, bunlar genellikle yakın geçmişte oluşmuştur ve daha az değişmiş olacaklardır. (2) Eğer birbirine paralel çok sayıda yüzeyler var ise bunlar büyük ihtimalle dilinim yüzeyleridir.
Sertlik
Bir cismin sertliğini atomlar arasındaki bağların kuvveti belirler ve kolay veya zor çizilir olmasıyla ölçülür. Elmas en sert mineraldir, çünkü bütün diğer mineralleri çizer. Talk ise en yumuşak mineraldir, neredeyse bütün diğer mineraller onu çizer. Bir mineralin sertliğini ondokuzuncu yüzyıl başlarında Friederich Mohs'un belirlediği standart bir dizi mineralin sertliğiyle karşılaştırarak veya bu standartlara ayarlanmış test materyalleri ile ölçeriz.
Kristal şekil
Mineraller komşu taneciklerin müdahalesi olmaksızın büyüyebildikleri çevrelerde oluştuklarında genellikle, kristal adı verilen düzenli geometrik şekillerde gelişirler. Belli bir mineralin kristal formumineralin iç yapısı tarafından belirlenir ve minerali tanılayabilmek için yeterli ölçüde ayırt edici olabilir. Örneğin kuvars uzun, altı kenarlı ve tepesi piramit şeklinde yüzlere sahip prizmalar oluşturur; galena ve halit küp şeklinde oluşur; ve garnet 12 veya 24 kenarlı eşboyutlu formlarda gelişir. Büyüme sırasında diğer mineral taneciklerinin olduğu durumlar iyi biçimlenmiş kristallerin oluşumunu engelleyebilir. Sonuçta şekilsiz kütleler veya ancak birkaç düz kristal yüz geliştirebilmiş numuneler ortaya çıkar. Bu tip numuneler iyi biçimlenmiş kristallerden daha yaygındır.
Özgül ağırlık
Bir maddenin özgül ağırlığı, özkütlesinin [density] suyla kıyaslanmasıdır. Bir litrelik bir şişenin suyla, bir diğerinin kuş tüyleriyle ve bir başka bir litrelik şişenin de kurşunla dolu olduğunu düşünün. Bu materyallerin hacimleri aynıdır, ama içerisinde tüy olan şişe, içerisinde su olan şişeden daha hafiftir. Ve içerisinde kurşun olan şişe de içerisinde su olan şişeden daha ağırdır. Dolayısıyla bunların özgül ağırlıkları küçükten büyüye doğru tüy, su ve kurşun biçiminde sıralanır. Bunun gibi her mineralin de kendine özgü bir özgül ağırlığı vardır.
Diğer özellikler
Mineralleri birbirinden ayırt edebilmek için kullanabileceğiniz birkaç özellik daha vardır.
Dipnotlar
Dipnot 1. Nabit elementler sadece kendi elementlerinden oluşan bir kristal yapısına sahiptirler. Doğada nabit halde bulunan element sayısı 20 civarındadır. Nabit elementler 3 gruba ayrılırlar: 1) Metaller, 2) Yarı metaller, 3) Ametaller (metal olmayanlar).
Bu kategoride henüz ürün Yok.