MTA'NIN MADEN ARAMA TARİHÇESİ

MTA’NIN MADEN ARAMA TARİHÇESİ* (1935-2002) 

Dr. Tandoğan ENGİN* ve Dr. Yusuf Ziya ÖZKAN* 

GİRİŞ 

Arkeolojik veriler Anadolu’da madenciliğin geçmişinin M.Ö. 8900 yılına kadar uzandığını göstermektedir. Çatalhöyük ve Çayönü kazılarında bulunan bakır alet ve süs eşyaları MÖ 9000-7000 arası yaşlar vermektedir. MÖ 7000- 6000 arasında yaşlar veren Çatalhöyük’te bulunan cüruflar dünyada ilk bakır izabesinin kanıtları arasındadır. M.Ö.3000-1200 yılları arasında tunçun Anadolu’da yaygın olarak kullanıldığına ilişkin arkeolojik buluntular vardır. Daha sonra Etiler (M.Ö. 1750-2000), Urartu’lar (M.Ö. 850-585), Frigya’lılar (M.Ö. 750-650) ve Lidya’lılar (M.Ö. 650-550) dönemlerinde Anadolu’da çeşitli maden yataklarını işletmiş, izabe tesislerini kurmuş, metal para basıp kullanmışlardır. 

Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dö- nemlerinde de madencilik devlet tarafından önem verilen işler arasında yer almıştır. Bugün bilinen ve bazısı halen işletilmekte olan birçok maden yatağının bu dönemlerde bulunmuş ve işletilmiş olduğu bilinmektedir. Örneğin, bor 1815 yılında Bandırma yakınlarında, taşkömü- rü 1829 yılında Zonguldak’ta, krom 1848 yılında Bursa-Harmancık’ta bulunmuştur. 

Anadolu’da madencilik geçmişte buralarda yaşamış birçok medeniyetin ana unsurlarını oluşturmuş, birçok krallıkların, imparatorlukların ekonomisine büyük katkı sağlamıştır. Ancak Osmanlı’nın son döneminde madencilik sektörü yabancıların egemenliğine geçmiş, yabancılar birçok ayrıcalıklar kazanmışlardır. Bunun sonucu olarak işletilen madenlerimizden ülkemize sağlanan katkılar son derecede düşük bir düzeyde kalmıştır.

Osmanlı İmparatorluğunun kalıntıları üzerine kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti, öncelikle ayrıcalıklı yabancı sermayeye dayanan bu yapının yıkılmasına ve madenlerimizin işletilmesiyle ülkemize azami faydanın sağlanacağı yeni bir yapının oluşturulmasına çalışmıştır. Bu dönemde, madenlerimizi arayıp bulacak, işletecek, finanse edecek milli kuruluşlar oluşturulmasına ve eksikliği çekilen eğitilmiş insan gücü yetiştirilmesine büyük önem verilmiştir. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında, sermaye birikiminin yeterli olmayışı nedeniyle kalkınma çabalarında ağırlıklı rol özel kesimden ziyade kamu girişimine düşmüştür. Bu çerçevede kalkınma çabalarının finansmanını karşılamak üzere 1923 yılında İş Bankası ile Türkiye Sanayii ve Maadin Bankası kurulmuştur. 

Genç Türkiye Cumhuriyetinin kalkınmasında petrol ve altının sağlayacağı katkı ve bu kaynakların devlet eliyle aranması ve işletilmesi gerektiği düşüncesiyle 1933 yılında Ekonomi Bakanlığına bağlı Petrol Arama ve İşletme İdaresi ile Altın Arama ve İşletme İdaresi isimleri altında iki bağımsız Müessese kurulmuştur. 

Ülke kalkınmasında petrol ve altının yanı sıra diğer doğal kaynakların da büyük katkı sağlayacağı ve doğal kaynakların bilimsel yöntemlerle etüt edilip aranması gerekliliği bilinciyle, 22 Haziran 1935 tarihinde 2804 sayılı kanunla Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Genel Direktörlüğü ve yine aynı yıl bulunan madenlerin işletilmesini sağlamak amacıyla Etibank Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 

Kuruluş kanununun ikinci maddesinde Maden Tetkik ve Arama (MTA) Enstitüsü Genel Direktörlüğünün başlıca görevleri; “Memleketimizde işletmeye elverişli maden ve taş ocağı sahaları bulunup bulunmadı- ğını ve işletilen maden ve taş ocakları- nın daha faydalı surette işletilmelerinin nelere mütevakkıf olduğunu araştırmak ve buna muktezi veya müteferri bulunan arama ameliyatı, fenni ve jeolojik tetkikat, kimyevi tahlil ve fenni tecrübeler yapmak, harita almak, plan, mürtesem maktalar resmetmek, proje ve fenni raporlar, rantabilite hesapları tanzim etmek gibi bütün teknik ve ilmi işleri görmek ve memleketin maden işlerinde ve maden sanayiinde çalışacak Türk mühendis, fen memuru, ustabaşı ve mütehassıs işçi yetiştirmek” olarak belirtilmektedir. 

MTA Genel Müdürlüğü ve onun ana hizmet birimlerinden Maden Etüt ve Arama Dairesi kuruluşundan bu yana geçen 70 yıllık sürede, değişen koşullara, kendisine verilen görevlere göre zaman zaman yapılanmasını ve önceliklerini yenileyerek büyük hizmetler yapmıştır. Ülkemizin bilinen tüm maden yataklarının hemen hemen hepsinin ilk bulunuşlarında ya da rezervlerinin artırılmasında MTA’nın katkıları vardır. Demir çelik, ferrokrom, bakır, alüminyum, krom kimyasalları, bor ürünleri, seramik, cam, çimento gibi ülkemizde birçok madenlere dayalı sanayilerin kurulması ve geliştirilmesi, MTA’nın bulduğu ya da bulunmalarına destek verdiği maden rezervleri sayesinde mümkün olmuştur. Aşağıda bu ekonomik katkılar ve Dairemizin 70 yılda geçirdiği evrim, Genel Müdürlüğümüzün (dolayısıyla Dairemizin) çalışmalarının ana çerçevesini çizen yasal mevzuatı esas alan üç döneme ayrılarak kısaca tanıtılmaya çalışılmıştır.

İLK YILLAR (1935-1954) 

MTA’nın kurulduğu yıllarda, Maadin Nizamnamesi ve 4268 sayılı “Madenlerin Aranma ve İşletilmesi Hakkındaki Kanun” yürürlüktedir. Bununla birlikte MTA bu mevzuata tabi tutulmamış, çalışmalarını 2804 sayılı kendi Kuruluş Kanunu’na göre yapmıştır. 

1954 yılına kadar süren bu dönemde, MTA çalışmalarını Kuruluş Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca maden arama ruhsatı almadan, alan ve süre kısıtlaması olmadan yapabilmiştir. Bunun da ötesinde arama yapacağını bildirdiği sahalarda MTA çalışmalarını tamamlayıncaya kadar, aradığı madenler için başka kimselere ruhsat verilemeyeceği; yine 2804 sayılı kanunun 8. Maddesi uyarınca, eğer mekşuf maden sahalarında arama yapıyorsa, MTA çalışmalarını tamamlayıncaya kadar bu maden sahalarının hiç kimseye devir ve ihale edilemeyeceği hükmü uygulanmıştır. 

MTA Enstitüsü ilk kurulduğunda, az sayı da personele ve Kömür, Petrol, Metal, Laboratuvar ve Muhasebe olmak üzere 5 birimden oluşan yalın bir örgütlenme yapısına sahipti. Metalik ve metalik olmayan madenlerin etüt ve aranması görevi, bugünkü Maden Etüt ve Arama Dairesi’nin ilk çekirdeğini oluşturan “Metal Birimi”ne verilmiştir. “Metal Birimi” daha sonraları 1951 yılında “Maden Etüt Şubesi Mü- dürlüğü” ismini almıştır. “Maden Etüt Şubesi” bünyesinde de Maden Jeolojisi, Linyit, Atom, Jeofizik, Plan-Proje Servis Şeflikleri bulunuyordu. 

MTA’nın ilk kurulduğu yıllarda hemen her alanda büyük bir uzman sıkıntısı yaşandığından, çok sayıda yabancı uyruklu jeoloji mühendisi MTA elemanı olarak Maden Etüt ve Arama projelerinde sözleşmeli MTA personeli olarak görev almışlardır. Yabancı uyruklu mühendislerin MTA’da sözleşmeli eleman olarak Maden Etüt projelerinde çalışmaları 1960’lı yılların sonuna kadar devam etmiştir. 

Yabancı personel arasında Alman, Avusturya ve Hollanda uyruklu olanlar çoğunluktaydı. Bunlar arasında, Dr. Karl Nebert, Dr. Hartman Wedding, Dr. Lepkuchner linyit arama projelerinde; Dr.Van der Kaaden metalojeni çalışmaları ve bakır-kurşun-çinko arama projelerinde, Dr. Mehr Moor, Dr. Vache, Dr. Brenich, Dr. Kraeff bakır-kurşun-çinko arama projelerinde, Dr. Kovenko demir ve bakır-kurşun-çinko arama projelerinde, Dr. Vippern alüminyum arama projelerinde uzun yıllar çalışarak katkı koymuşlar ve Türk teknik personelin yetişmesine yardımcı olmuşlardır. 

Ayrıca, Almanya’da ve Avusturya’da çeşitli üniversitelerde öğretim üyesi olan Dr. Hermann Borchert, Dr. Adolf Helke, Dr. Brinkman, Dr. Petrascheck de zaman zaman Türkiye’de çalışmışlar, Türk öğrencilere çalıştıkları üniversitelerde doktora yaptırarak yetişmelerini sağ lamışlardır. 

MTA Enstitüsü’nün kuruluşundan 1954 yılı na kadar olan dönemde daha çok demir, bakır, krom, kömür ve petrol arama çalışmalarının yoğunlukta olduğu görülmektedir. 

MTA, 1937 yılında Divriği (Sivas) yöresinde demir etütleri yapmış ve Divriği demir yatağını bulmuştur. O tarihlerde MTA’da sözleşmeli yabancı uyruklu uzman olarak çalışan Dr. Kovenko ve Dr. Wijkerslooth’un Divriği yatağının bulunmasında katkıları olmuştur. Divriği demir yatakları, 1938 yılından beri TDÇİ ve MTA’nın değişik yıllarda gerçekleştirdiği yoğun aramalarla bulunan ek rezervlerle işletilmektedir. Bu buluşa dayanılarak 1939 yılında Karabük demir-çelik tesisi kurulmuştur. 

1933 yılında kurulmuş olan “Altın Arama ve İşletme İdaresi” ile “Petrol Arama ve İşletme İdaresi”nin MTA’nın kuruluşunun çekirdeğini oluşturduğundan daha önce söz edilmişti. Bu da MTA’nın altın aranmasına kuruluş yıllarından başlayarak önem verdiğini göstermektedir. MTA, 1940 yılında Küre (Kastamonu) bakır yatağının etüdünü yapmıştır. Keban’daki simli kurşun, Ergani bakır, Guleman krom, yatakları da bu dönemde bulunmuş ve işletmeye alınmış diğer önemli maden yataklarımızdır. 

Yine bu dönemde MTA’nın en önemli buluşlarından biri olarak, Petrol Birimi tarafından 1940 yılında, Raman’da Türkiye’nin ilk petrol yatağı bulunmuş ve bulunan petrolün arıtılması amacıyla 1942 yılında yine MTA tarafından 10 ton/gün kapasiteli Batman rafinerisi kurulmuştur. MTA petrol arama faaliyetlerini TPAO’nun kuruluş yılı olan 1954’e kadar sürdürmüştür. 1954 yılında MTA’dan alınan eleman ve ekipmanlarla Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklı- ğı (TPAO) kurularak, petrol arama, üretim ve arıtma görevleri bu kuruma devredilmiştir. MTA petrol etütlerini 1985 yılına kadar devam ettirmiştir. 

1954-1985 DÖNEMİ 

3 Mart 1954 tarihinde kabul edilen 6309 sayılı Maden Kanunu ile 2804 sayılı MTA’ya ayrıcalık tanıyan Kuruluş Kanunu’nun 7. maddesi yürürlükten kaldırılmış ve arama yapacağı sahalar için MTA’ya da arama ruhsatı alma zorunluluğu şart koşulmuştur. Böylece devlet kuruluşlarıyla özel girişim kanun karşısında eşit duruma getirilmiştir. 

Alınan ruhsatların 2000 hektarlık bir alan ve 2 yıl gibi bir süre ile sınırlı olması nedeniyle, MTA bu dönemde bölgesel arama çalışmaları yapamamıştır. Bunun üzerine 8 Şubat 1960 tarihinde kabul edilen 7426 sayılı kanun ile MTA’ya daha geniş alanlarda çalışma imkanı sağlanmıştır. 

Öte yandan, 1961 yılından başlayarak kamu ve özel sektöre ait sahalarda “Tip Mukavele” ile ücretsiz maden etüt ve arama çalışmaları başlatılmıştır. Bunların giderleri Enstitü bütçesinden karşılanmakta, ekonomik bir maden yatağı bulunması durumunda işletmeciden üretim başına bir miktar hazine hissesi alınmaktadır. Bu uygulama MTA’ya hareket serbestliği kazandırmış bu şekilde birçok maden yatağının bulunması veya geliştirilmesi sağlanmıştır. 

Çalışmalarına getirilen bu serbestliğin yanı sıra, gerek yurt içindeki üniversitelerde eğitim gören, gerekse yurt dışında burslu okuttuğu teknik personelin bünyesine katılmaya başlamasıyla MTA hızlı bir büyüme sürecine girmiştir. Büyümenin bir sonucu olarak Akköprü’de MTA’nın yerleşik olduğu (Toplum Polisi Merkezi, şimdilerde Çevik Kuvvet Merkezi) olarak kullanılan tesisler MTA Enstitüsü Genel Direktörlüğü’ne dar gelmeye başlamış ve 1967 yılında Eskişehir yolu üzerindeki bu günkü yerleşkesine taşınmıştır. 

Personel sayısı ve iş yoğunluğunun artışına paralel olarak MTA’nın yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu çerçevede Linyit ve Atom servisleri Maden Etüt Şubesi bünyesinden ayrılmış, yeni oluşturulan “Radyoaktif Mineraller ve Kömür Şubesi” bünyesi içinde çalışmalarını sürdürmeye başlamıştır. Daha sonraları Jeotermal Etütleri de bu Şubenin çalışmaları içine alınmış ve Şube “Enerji Dairesi” olarak yeniden yapılandırılmıştır. Aynı şekilde “Jeofizik Servisi” ve “Plan-Proje Servisi” de Maden Etüt Şubesi’nden ayrılmış ve sırasıyla “Jeofizik Şubesi” ve “Plan-Proje Şubesi” adlarıyla ayrı Şubeler halinde çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Son olarak da 1967 yılında, o güne kadar metalik madenlerle birlikte Maden Etüt Şubesi bünyesinde yürütülmekte olan metalik olmayan madenlere yönelik etüt ve arama çalışmaları, Endüstriyel Hammaddeler Şubesi adıyla kurulan yeni şubeye devredilmiştir. Böylece Maden Etüt Şubesi, 1967 yılına kadar bir servisi olan “Maden Jeolojisi Servisi” bünyesinde yürütülen metalik madenlere yönelik etüt ve arama çalış-malarını yürüten bir şubeye dönüşmüştür.

Diğer servislerin bünyeden ayrılmasından sonra “Maden Etüt Şubesi”; Demir Servisi, Bakır-Kurşun-Çinko Servisi, Civa Servisi, Krom-Nikel-Kobalt Servisi ve İzleme-Destek Servisi şeklinde yeniden yapılandırılmıştır. Endüstriyel Hammaddeler Şubesi bünyesinde ise Seramik, Refrakter, Fosfat, Yapı taşları, Endüstri Mineralleri ve Ruhsat Servisleri oluşturulmuştur. 1976 yılında Şube Müdürlükleri Daire Başkanlıklarına dönüştürülmüş, bugünkü Maden Etüt ve Arama Dairesi’nin köklerini oluşturan daireler Maden Etüt Dairesi ve Endüstriyel Hammaddeler Dairesi adlarını almıştır.

Öte yandan yıllar geçtikçe ayrılan sözleşmeli yabancı uyruklu jeoloji mühendislerinin yerini Türk uzmanlar almaya başlamıştır. Bu dönemde faaliyetler esas itibariyle Türk jeoloji mühendisleri tarafından yürütülmekle birlikte, dünyadaki bilgi birikimini ve teknolojiyi ülkemize aktarmak amacıyla yabancı uzman ve kuruluşlarla teknik iş birliğine büyük önem verilmiştir. Bu çerçevede birçok yabancı uzmandan projelerde yararlanılmış, BM ve yabancı kuruluşlarla çok sayıda ortak proje gerçekleş- tirilmiştir. Örneğin 1967 yılında Dr. Akuzuki ve Dr. Sawa’nın Maden Etüt Şubesinin bakır-kur- şun-çinko maden arama projelerine katılmalarıyla Maden Etüt projelerinde Türk-Japon teknik iş birliğinin temelleri atılmış arada bazı kesintilerle bu teknik iş birliği günümüze kadar süregelmiştir. Daha sonraki yıllarda Dr. Bamba, Dr. Mado, Dr. Kawada, Dr. Otta, Mr. Takahashi, Dr. Kamitani, Dr. Muzimato, Dr. Okabe, Dr. Abbe bakır-kurşun Çinko, Dr. Moriwaki demir, Dr. Hirano Nikel, Dr. Fuji v.b. kil etüt ve arama projelerinde çalışmışlardır. 

Birleşmiş Milletler teknik yardımı çerçevesinde 1973 yılında plaser altın, 1978 yılında krom, karbonatlı çinko-kurşun, 1979 yılında demir, porfiri bakır, 1989 yılında jeokimya etütlerine danışmanlık hizmeti vermek için kısa süreli Birleşmiş Milletler’den uzmanlar gelmiş MTA elemanlarıyla birlikte çalışmışlardır. 

Kuruluşundan 1985 yılına kadar olan dönem MTA’nın altın yılları olmuştur denilebilir. Özellikle 1970’li yıllarda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde uzun vadeli maden arama projeleri gerçekleştirilmiş ve bunların hemen hemen hepsi önemli rezerv katkılarıyla sonuçlanmıştır. Bu yıllarda Devlet Planlama Teşkilatı’nın ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın saptadığı öncelikli aranacak madenler sıralamasında ilk üç sırayı demir, bakır-kurşun-çinko ve krom oluşturmuştur. MTA da çalışmalarında bu sırayı koruyarak etüt ve arama projeleri uygulamıştır. 

Bulunan veya geliştirilen maden yatakları- nın hepsini burada belirtmek bu yazının kapsamı dışındadır. Ancak bunlardan Türk ekonomisi içinde büyük önem taşıyan birkaçını anmakta yarar bulunmaktadır. 

Demir 

Özellikle demir yataklarının aranmasına yardımcı olacak havadan manyetik anomali haritalarının hazırlanması için bir Kanada şirketine yaptırılan uçuşlar 1960 yılında bitirilmiş ve hazırlanan raporlar kullanıma sunulmuştur. Bu raporlar Türkiye’de demir yatakları yönüyle hedef sahaların belirlenmesine büyük katkı sağlamıştır. 

1965 yılında Ereğli, 1975 yılında İskenderun demir-çelik tesislerinin kurulması üzerine, bu tesislerin demir cevheri ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak, 1970’li yıllarda Sivas, Kayseri, Adana, Malatya ve Bingöl yörelerinde demir arama çalışmaları yoğunlaştırılmıştır. Hasançelebi, Deveci (Malatya); Çamdağ (Sakarya); Avnik (Bingöl); Attepe (Kayseri); Bizmişen (Erzincan) demir yataklarında etüt ve sondajlı arama çalışmaları bu yıllarda yapılmıştır. Ülkemizin demir cevheri ihtiyacı giderek artmakta olduğundan, demir arama çalışmaları Maden Etüt ve Arama Dairesi’nin en öncelikli arama çalışmaları arasında yerini koruya gelmiştir. 

Bakır 

1960’lı yıllarda Almanya, Yugoslavya, Japonya ve Birleşmiş Milletler ile yapılan ortak maden arama projeleriyle Doğu Karadeniz Bölgesinde bakır-kurşun- çinko etüt ve arama çalışmaları yapılmıştır. Doğu Karadeniz Bö lümü’nün Kuroko tipi volkanojenik masif sülfit yatakları içeren büyük bir metalojeni provensi olduğu bu çalışmalarla ortaya konmuştur.

1967-1976 yılları arasında Doğu Karadeniz bölümünde Murgul (Artvin); Madenköy (Çayeli, Rize); Kutlular (Trabzon); Espiye-Lahanos (Giresun); Harşit-Köprübaşı (Giresun); Harköy (Giresun) yörelerinde Yugoslav grubunca ve Türk-Japon ortak projesi çerçevesinde bakıra yönelik maden jeoloji etütleri ve sondajlı arama çalışmaları yapılmıştır. 

1968-1970 yıllarında Siirt ve çevresinde genişçe bir alanda İngiliz Robertson Research Şirketi ile birlikte jeokimya, jeoloji etütleri, uygun görülen kesimlerde de sondajlı arama çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda tespit edilen hedef sahalardan biri olan Madenköy (Siirt) sahasında 1980’li yılların ba- şında MTA detay etütler yapmış ve Madenköy bakır yatağını ortaya koymuştur. 

1969-1971 yıllarında Türk-Japon ortak projesi olarak, Maden (Elazığ) yöresinde bakıra yönelik jeoloji etütleri ve sondajlı arama çalışmaları yapılmıştır. Aynı yörede ve aynı yıllarda (1969-1970), Amerikan Jeoloji Kuruluşu (USGS) ile ortak Elazığ-Maden bakır etüt ve arama çalışmaları gerçekleştirilmiştir. 

Aynı şekilde yine Türk-Japon ortak projesi olarak, 1977-1980 yılları arasında TUNKOP projesi kapsamında Tunceli yöresinde bakır-kurşun-çinko maden jeoloji etütleri ve arama sondajları yapılmıştır. 

MTA, 1970’li yıllardan itibaren, dünyada bakır üretimindeki payı gittikçe artan porfiri olarak nitelendirilen düşük tenörlü, büyük rezervli bakır yataklar bulabilmek amacıyla jeoloji etüdü ve sondajlı arama çalışmalarına başlamıştır. Bu amaçla 
1970-1973 yılları arasında Birleşmiş Milletler projesi çerçevesinde Merzifon-İspir arasındaki kesimde ve Menderes masifinde (Batı Anadolu) geniş bir alanda maden aramaya yönelik jeokimya projesi ger- çekleştirilmiştir. Bu çalışma sonucunda saptanan jeokimya anomalileri detay jeokimya çalış- malarıyla kontrol edilmiş, detay jeoloji etütleri, Ulutaş’ta (İspir, Erzurum) ve Gümüşhacıköy’de (Merzifon, Amasya) sondajlı arama çalışmaları yapılmıştır. Türk-Japon ortak projesi çerçevesinde 1984-1986 yıllarında Kırklareli-Dereköy’de ve 1977-1980 yılları arasında TUNKOP projesi kapsamında Tunceli’de porfiri bakır aramalarına yönelik jeoloji etütleri ve sondajlı arama çalışmaları yapılmıştır.

Kurşun-Çinko 

MTA aynı yıllarda Kuzeybatı Anadolu, İç Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerimizde sülfürlü tip kurşun-çinko yataklarına yönelik, Bolkardağ-Zamantı yöresinde de karbonatlı kurşun-çinko yataklarına yönelik yoğun etüt ve arama çalışmaları yapmıştır. Bu çerçevede 1977-1979 yıllarında kontak metasomatik kö- kenli Balya (Balıkesir) kurşun çinko yataklarında detay maden jeoloji etütleri yanı sıra arama sondajları ve yer altı jeolojisini çalışabilmek için galeri temizliği şeklinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. 

1978-1979 yılları arasında, Batı Anadolu’da Balıkesir ve Çanakkale illeri sınırları içinde bulunan skarn ve hidrotermal kökenli kurşun çinko cevherleşmelerinin maden jeoloji etüdü ve sondajlı aramaları Türk-Alman ortak projesi çerçevesinde yapılmıştır. 1979-1985 yılları arasında Kuzeybatı Anadolu (Biga yarımadası) Türk-Japon ortak maden arama projesi yürütülmüştür. 

Türk-Alman teknik iş birliği çerçevesinde 1979-1985 yılları arasında Doğu Anadolu’da (Kağızman, Kars; Zilan vadisi, Erciş, Van) ortak maden arama projesi yürütülmüştür. 

Sivas-Koyulhisar-Sisorta hidrotermal kökenli kurşun-çinko mineralleşmesi, 1979-1981 yıllarında etüt edilmiş ve sondajlı arama çalışmaları yapılmıştır. 

Öte yandan 1977-1979 yıllarında kontak metasomatik kökenli Keban (Elazığ) simli kur- şun yatağında detay maden jeoloji etütleri ve daha önce Etibank tarafından yapılmış olan sondaj verilerinin değerlendirilmesi şeklinde çalışmalar yapılmıştır. 

1975-1980 yılları arasında, Zamantı yöresinde karbonatlı strataound çinko-kurşun yataklarının etüt ve arama çalışmaları yapılmıştır. Birleşmiş Milletler teknik yardımı çerçevesinde 1978 yılında bir ay süreyle gelen bir uzman da bu tip yatakların etüt ve aranmasına danışmanlık yapmıştır. 

Krom

Türkiye’deki krom yatakları Alpin tip olarak tanımlanan düzensiz şekilli, nispeten küçük boyutlu yataklardır. Madencilik çevrelerinde bu tip yatakların jeoloji kontrolünün olmadığı görü- şü oldukça yaygındır. Aslında “maden kazmanın ucundadır” ifadesi genelde MTA dışındaki madencilik çevrelerinin maden aramacılığı konusundaki genel yaklaşımıdır denilebilir. MTA bu görüşün geçersizliğini ortaya koymak istercesine 1972 yılında Maden Etüt Şubesi bünyesinde Krom-Nikel-Kobalt servisini kurmuştur. 

1972 yılında Maden Etüt Şubesi bünyesinde Krom-Nikel Kobalt Servisi kurulmasıyla krom etüt ve aramaları da hız kazanmıştır. Krom servisinin kurulmasından önce MTA 1937-1956 yılları arasında Üçköprü (Muğla) ve Guleman (Elazığ) krom yataklarında etüt ve arama çalışmaları yapmıştır. Daha sonraki, 1972’ye kadar olan dönemde ise krom yataklarını konu alan çalışmalar daha çok kısa süreli teknik gezi raporları, master veya doktora çalışmaları şeklinde olmuştur.

1972-1976 yılları arasında krom aramalarına yönelik prospeksiyon ağırlıklı etütler yapılmıştır. Bu etütler sonucunda Fethiye, Köyceğiz (Muğla), Aladağ (Adana), Guleman (Elazığ), Kop (Erzurum), Harmancık (Bursa), İslahiye (Hatay) yörelerinde detay etüt, sondajlı, galerili arama çalışmaları yapılmıştır. 

1976-1982 yılları arasında Devlet Planlama teşkilatı Etibank’ın krom arama bütçesini MTA’ya aktarmış ve Guleman’da Etibank’ın ruhsat sahalarında MTA-Etibank ortak projesi şeklinde kapsamlı bir krom etüt ve arama projesi yürütülmüştür. Bu proje kapsamında detay yer üstü ve yer altı jeoloji haritaları hazırlanmış sondajlı ve galerili arama çalışmaları yapılmıştır. 

1977-1980 yılları arasında Bayburt-Kopdağı yöresinde TUNKOP projesi çerçevesinde Türk-Japon ortak projesi olarak etüt ve sondajlı arama projesi gerçekleştirilmiştir. 

Derlenebildiği kadarıyla Krom-Nikel-Kobalt Servisinin kurulmasından önce MTA’nın krom cevheri aramak amacıyla yaptığı sondaj toplamı 3000 m, açtığı galeri ise 1000 m kadardır. Krom-Nikel-Kobalt servisi kurulduktan sonra 1976-1985 yılları arasında MTA tarafından toplam 18.000 m sondaj yapılmış, 8000 m galeri açılmıştır.

Nikel

1964-1965 yıllarında Divriği (Sivas), 1973- 1974 yıllarında Yapköydere (Orhaneli, Bursa), 1979-1980 yıllarında Pancarlı (Tatvan, Bitlis) yörelerinde sülfit tipi nikel mineralleşmesine yönelik detay jeoloji etüdü ve Yapköydere’de arama sondajları yapılmıştır. Pancarlı’daki jeoloji etüdüne Japon teknik yardımı çerçevesinde MTA’ya gelen bir Japon uzman da (Dr. Hirano) katılmıştır. 

Türkiye’de ekonomik boyutta lateritik boksit yatakları var olduğuna göre, “jeoloji geçmişinde lateritik nikel yataklarının oluşumuna imkân sağlayan tropikal-yarı tropikal iklim koşullarının hüküm sürmüş olması gerekir” düşüncesinden hareketle 1972 yılından başlayarak krom 23 etüt ve arama çalışmaları yapılan yöreler lateritik nikel yatağı yönüyle de incelenmiştir. Nitekim yapılan çalışmalar ve jeomorfolojik bulgular, Anadolu’nun jeoloji geçmişinde Üst Kretase’de ve Alt-Orta Miyosen’de tropikal iklim koşullarına maruz kaldığını ortaya koymaktadır. 

1977-1983 yılları arasında Çaldağ’daki (Turgutlu, Manisa) lateritik oluşumun jeoloji etüdü yapılmış nikel aranmasına yönelik olarak yarmalar açılmış sondajlar yapılmıştır. Aynı yıllarda Gördes’deki (Manisa) lateritik olu- şum nikel yönünden etüt edilmiştir. 1982-1984 yıllarında Adatepe’de de (Yunusemre, Eskişehir) etüt ve sondajlı nikel arama çalışmaları gerçekleştirilmiştir. 

Alüminyum

MTA 1939 yılından başlayarak genel maden prospeksiyonu çerçevesinde alüminyum arama çalışmaları yapmıştır. 1962-1965 yılları arasında Seydişehir (Konya) ve Akseki (Antalya) yörelerinde boksit türü alüminyum aranmasına yönelik jeoloji etüdü ve arama çalışmaları yapılmıştır. Ortaya konulan alüminyum cevheri rezervine dayanılarak Seydişehir alüminyum tesisi kurulmuştur. 

1975-1980 yılları arasında da Seydişehir-Akseki yörelerinde rezerv geliştirmeye yönelik etüt ve arama çalışmaları devam etmiştir. 1970-1976 yılları arasında alüminyum etüt ve arama çalışmaları Payas (İslahiye, Hatay), Yalvaç (Isparta) ve Güllük (Milas) yörelerinde de yapılmıştır.

Manganez 

Türkiye’de çok sayıda manganez mineralleşmesi yaygın olarak bulunmakla birlikte bunlar çoğunlukla küçük oluşumlar şeklindedir. Kayıtlara göre ülkemizde ilk manganez üretimi 1904-1905 yıllarında Doğu Karadeniz’deki Peronit yatağından yapılmıştır. 

MTA’nın manganez etüt ve arama çalışmalarının geçmişi kuruluşunun ilk yıllarına uzanırsa da arama çalışmaları 1976 yılından sonra yoğunlaşmıştır. 

1977-1980 yılları arasında Doğu Karadeniz’de volkano-sedimanter (volkanojenik) masif sülfit yataklarının yakın çevresinde manganez etütleri yapılmıştır. 

1981 yılından başlayarak Ulukent’de (Tavas, Denizli) yapılan detay etüt ve arama sondajları sonucunda Türkiye’nin bilinen en büyük manganez yatağı ortaya konulmuştur. 

Karadeniz çevresinde Oligosen çökellerinin taban kesiminde sedimanter manganez yatakları bulunmaktadır. Bunun en belirgin örneği de Chiatura’daki (Gürcistan) büyük sedimanter manganez yatağıdır. Türkiye’de de Trakya kesiminde Oligosen çökellerinin taban kesiminde bulunan sedimanter manganez yatağı MTA tarafından etüt edilmiştir. 

&l

Bu kategoride henüz ürün Yok.